29 Ekim 2007 Pazartesi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kuzey Irak Türkmen Cumhuriyeti, Kuzey...

Empati yapabiliyorsanız ve şerefsiz gibi düşünebiliyorsanız; ya siz de şerefsizsinizdir, yada karşınızdaki şerefsiz değildir.
Neden herkes sizi haklı görüyor da, eyleme geçeceğiniz zaman engel olmaya çalışıyor.
Kuzey Kıbrıs'tan çıkmadığımız gibi Kuzey Irak'tanda çıkmayız diye korkuyorlarda ondan.
Kuzey Kıbrıs'a Barış Harekatı için gittik, geri dönmedik, çünkü oradaki Türk lerin güvenliği hala tehlikede olduğu için. Şimdi de Kuzey Irak'a girip pkklıları öldürdükten sonra, Türkmen lerin güvenliği için orada kalırsak ne olur.
Kerkük bizim olur. Musul'un yarısını BM kararıyla belki geri veririz.
Çıkar bakalım 150.000 Türk Askerini Irak'tan, çıkarabiliyormusun.
Bizim her ne kadar böyle bir niyetimiz olmasada (?), Ordu ve Hükümet cayıpta "Vazgeçtik, bölgenin güvenliği için burada kalıyoruz, güvenlik masraflarımız için de petrolün %10 unu alırız" dese, tüm dünya bir araya gelse Türk Ordusunu bölgeden geri çıkaramayacak. Haydii BM Genel Sekreteri gelecek, müzakereler, yeni Annan planları şu petrol kuyusu sana kalsın, şunu bana ver bilmem ne. Ee Köşe eşekleride, üzerine inme indiğimiz topraklardan geri vereceğimiz yerler için Hükümetleri vatan haini ilan edecekler, yürüyüşler yapılacak "Vatanı satan, Anasını da satar".
Ne gülüyorsunuz kardeşim aynen böyle olacak, bak hala gülüyor...

Yüzyılın Şarkıları

Bir çok dergi, gazete vs… kurum yüzyılın şarkılarını seçti. Kimse bana sormadı :) İşte yüzyılın ilk üçü;

1. Men at work: Land down under

2. Sting: Shape Of My Hearth

3. Madonna: Power Of Goodbye

25 Ekim 2007 Perşembe

Kalemim Var, Öyleyse Sokarım

Sorumsuz sorumlular mı deseydik bu yazının başlığına, yada 300 şehit sonra tek başına iktidar yürüyüşü.
Kandan beslenen mahluklar;
1.Vampir
2.Sülük
3.Kene
4.Uluköşeş

İlk üçünü bilirsiniz, duymuşsunuzdur, biz 4. yü anlatalım;
uluköşeş (ulusalcı köşe eşeği) diğerlerinden farklı olarak kana temas etmez, hatta kandan korkar, fakat orada bir yerlerde kan aktığını bilse coşar, saldırgan olur.
Bu günlerde fazlaca ortaya çıkmalarının sebebini hayvan ve mahlukat bilimciler, ülkeye hakim olan savaş, kin, ölme ve öldürme havası olarak açıklıyorlar. Öyleki en ufak bir imtiyaz kaybolma riskinde göreve çağırdıkları Ordu yu bile sorgular oldular.
Sorguladıkları Ordunun mevcut Hükümetle terörün üzerine gittiklerini bildikleri halde.
Yine bu yaratıklar toplumda öyle bir gerginlik yarattılar ki, insanlar kahvede eliyle iki çay istese linç edilecek hale geldiler. Yolda yürüyüş yapan insanlar arabalara "Dağılın laan, başka sokaktan gidin" dedirten bir ortam yarattılar.
Böyle bir mevzuda Hükümeti ve Orduyu kovalarcasına "O tezkere naylon, kullanamıyorsunuz, hadisenize ne duruyorsunuz" safsatalarıyla galeyana getirip zaiyatı arttıracaklarını düşünmüyorlar. pkk nın Türk Askerinin nereden ve ne zaman geleceğini amerikan uydu ve istihbaratından izlediğini bal gibi de bilen uluköşeşler, buna rağmen Hükümetin ve Ordunun kararlılığını cesaretini sorgulamaya başladılar.
Akşam bir maç oynanıyor, gol olunca gol değil "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" diye bağırıyoruz. Televizyonlarda Türk F16 ve Helikopterlerinden çekilmiş bombalama görüntüleri ve Pilotun "GEBEER Huhahaha" diye bağırmasını bekler olduk.
Sakin olun, sakin, sakin, nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver...
Yine de şahlanıyor aman

21 Ekim 2007 Pazar

KANLI OY PUSULASI

Hakkari de şehitler verilirken Referandum yapılır mı?
Lanet saldırıları bile siyaset malzemesi yapan güruh, belki de dünyanın başka bir yerin de yoktur. Yarın gazetelerde ki köşe eşeklerini okuyacaksınız;

- Kanlı EVET
- Mehmet 20 sinde idi, Askerliğini tecil etseydi HAYIR diyecekti, diyemedi...
- Al sana Referandum...
- Referandum Sonuçları: 15 Şehit, 16 yaralı, 13 kayıp
- Kına yak Başbakan...

Aynen böyle yazacaklar sevgili köşe eşeklerimiz.
Benim aklıma Referandum Akşamında yapılan bu olayın köşe eşeklerinin komplosu olup olmadığı bile gelir. Kusura bakmayın.

Biz gelecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeni hileleri, hokkabazlıkları engelleyecek bir referandumu oylarken, yapılan şerefsizliklerin üzerine halkın seçimini askıya alalım. Başka zaman bakarız, şimdi şehit üzerinden nasıl hükümet zor durumda bırakılır ona bakalım.

Artık, bu kadar basit ve toplu bir şekilde ölen askerler için Ordumuzu sorgulama zamanı gelmiştir. Nasıl Tren raydan çıkınca Ulaştırma Bakanının , Faili meçhul bir cinayet çözülemediği zaman İçişleri Bakanının kellesini istiyorsanız, Askeri Bürokrasiyi de irdeleme vakti gelmiştir, hatta geçmiştir.

Şimdi bazılarınız böyle bir günde o bu suçlanır mı , birlik beraberlik safsatalarına dalıp gidecektir. Olmuyor işte, sonuç vermiyor. Biz zaten biriz. İçimizde ki azınlıklar çok bağırıyor, çoğunluğumuzu unutuyoruz hatta çoğunluk olduğumuz için utanıyoruz.

Bırakalım Otobüsler çalışmasın, Uçaklar kalkmasın, Hastanelerde ameliyatlar yapılmasın, hasta kabul edilmesin, fırınlar ekmek çıkarmasın...
Şehit edilen Askerler üzerinden yapılan siyasetle Referandum da iptal edilsin. Hatta HAYIR oyu çıkarsa kabul edilsin, EVET çıkarsa; Şehitlerimiz var, iptal edilsin...

18 Ekim 2007 Perşembe

İŞİTME ENGELLİ SPOR adamları

Ben herşeyi yaparım, ben ne dersem o olur, istediğim adamı kullanır istediğimi çöpe atarım, gerilimden beslenirim, stres benim ilacımdır, doğaya zarar vermeme rağmen petrolle değil elektrikle çalışırım, genelde sağırımdır, sadece kendi dediğimi duyarım, iki süslü laf ederim, millette beni birşey biliyor zanneder, kol hareketini severim, kim kol hareketi yapsa keyiflenir, onu ödüllendiririm, yirmibin kişi bağırsa duymam, biraz duyarım, yada duymamazlıktan gelirim, hatta hiç duymam, belki de duymuşumdur, duysam da ne olacak ki ? NAPARSINIZ LAN !

15 Ekim 2007 Pazartesi

8 Ekim 2007 Pazartesi

Bu köyde şerefsizlere kısaca şeref denir olmuş...

Kullanılmak bir kağıt mendil gibi, kullanılırken işe yarama hissini tatmak, sevmek "Aferin" i, tüm bunların sonunda devlet kuracağı ümidiyle yaşamak.

Biz devleti kurduk, 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim ve İl il kurtuluş günlerini kutlarız, İstanbulun Fethini kutlarız, Malazgirt i kutlarız, Preveze yi kutlarız, kutlarız, kurtlarız.
Sen devletini kurunca neyi kutluyacaksın. 5 Nisan kundakta bebek vurduk, 19 Mayıs ta İlkokul Öğretmeni katlettik, 25 Haziran köyün imamını öldürdük, gece respsiyonu; cemaatten 33 kişi öldürdük, 8 Ekim Doğudan Batıdan 13 Asker i, yüzyüze yemedi, pusu kurduk öldürdük...

Bayrağın haliyle kırmızı olur senin, akıttığın kana binaen, tam orta yerine rulo tuvalet kağıdı, kullanılmaya bu kadar müsait olduğun için, üç katlıdır yumuşaktır, iş gördüğü kıçı acıtmaz, tertemiz yapar, yıkamak bile istemez, mis gibi de kokar. Adamın aklına başka birşey getirir.

Elbette biter ve kullananın elinde kartondan bir silindir kalır. İşte o zaman göreceksin, kaldığın silindir halinle nereye atılacağını.

Pakette senden bir önceki tuvalet kağıdının sonunu seyretmişsindir. Boynu kırılacak kadar ipte sallanırken. Hatırlasana paketten ilk alındığı günü; sildiği kıçla el ele pozlar veriyordular tuvaletteki gizli kameraya, o limonluydu sen çileklisin ne farkeder, amaç kıç silmek, kullanılmak.

Çoğunuz T.C vatandaşıdır üstelik, adım gibi eminim yeşil kartlarınız bile vardır, Diyarbakır'da Diş Hastenesinde özelde bile olmayan lüks ve steril ortamda ağız bakımınızı yaptırıyorsunuzdur. Nitekim ağız bakımı, yaptığınız muamele açısından önemli, diş aralarında kalan dışkılar zamanla asit etkisiyle yara yapar, koku yapar.

Hala anlıyamadın, yalattıran kıç artık o ağızdan sıkılacak ve başkasına yalattıracak. Önceden yalattırdığını da ağzı kokar bir vaziyette kireçleyip gömecek.

Yok ben halimden memnunum, güzel güzel geçinip gidiyorum. Kıçını yaladığım da, arkadan vurduğum da bana bakıyor. Eğer kıç yalamazsam, hem yalamayı bıraktığım kıç beni beslemez, hem de hainlik yaptığım devlet, hainliği bırakayım diye bana yardım etmez diyorsan sende haklısın.

Kabahat, ismine çene yormamak için kısaca şeref diyenlerde, Halbuki senin adın şeddeli şerrefsiz...

5 Ekim 2007 Cuma

Bir Varmış Bir Yokmuş

Bir varmış bir yokmuş...
Kırmızı başlıklı bir kız varmış.
Kırmızı başlıklı olan kız bir gün, her gün girdiği ormana girerken karşısına bir Yılan bir Öküz bir de Kurt çıkmış.

Yılan;
-Nereye gidiyorsun bakalım demiş,

Öküz;
-Hiç sevmem kırmızıyı çıkar başındakini demiş,

Kurt ise;
-Ne var kafanın içinde göster demiş,

Kırmızı başlıklı kız ise;
-Hayır çıkarmam, ben kırmızı başlığımı çıkarırsam Kırmızı Başlıklı Kız olamam ki demiş.

Bunu üzerine Yılan, Öküz, Kurt;
-Bundan sonra bu ormana giremezsin demişler, kırmızı, ateş rengini andırıyor, hii ormanı yakacak valla diye de iftira atmışlar.

Artık Kırmızı başlıklı kız, babaannesine gitmek için başka ormanlardan geçmek zorunda kalmış, hatta çoğu zaman gidememiş.

Bunu gören ormandakiler
-Nedir Kırmızı Başlıklı Kızın bunlardan çektiği, Aslana şikayet edelim bu meseleyi ancak o çözer demişler.


Aslanın yanına gitmişler. Aslan da
-Tamam çözelim demiş.

Doğruca ormanın en baba yerlerinde ikamet eden Yılan Öküz ve Kurdun yanına gitmiş.
-Bundan sonra Kırmızı Başlıklı Kız bu ormana girecek demiş.

Bunun üzerine Yılan tıslayarak
-Bize orman baskısı kuruyorsunuz, bugün kırmızı başlıklı yarın mavi öbürgün yeşil başlıklı girer demiş

Öküz ise böğürerek
-Bu ormanı başka bir ormana benzetmeye çalışıyorsunuz, ormandaki güzel otlardan bir daha bana vermezler demiş

Kurt havlamış
-Ormanları yakıyorsunuz, günah değilimi mübarek Ramazan bize baskı yapıyorsunuz diye saçmalamış.

Aslan ise
-Orman hepimizin ormanı herkes girebilir, başka ormanlara benzetmeyin, siz ormana sokmazken baskı olmuyor muydu demiş,

Masalımız güncel olduğu için sonunu getiremiyoruz, medyadan takip edebilirsiniz...